Efes antik kenti kazıları başta olmak üzere Ege arkeolojisi ve sanat tarihi araştırmalarında büyük emeği bulunan Dr. Anton Bammer önceki gün 90 yaşında yaşamını yitirdi. Efes arkeoloji kazılarında, antik çağ mimarisinde birçok anıtsal sunağın öncüsü olarak kabul edilen Artemision Sunağı’nın keşfine imza atan ve Artemis Tapınağı hakkında üç kitap yayımlayan Bammer, 1970’den beri Selçuk’un fahri hemşerisiydi. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün yanı sıra 1999’dan beri de Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün asli üyesiydi. Ayrıca Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nın danışma kurulunda olan Bammer, aramızdan ayrılana kadar yaşamını Viyana ile Selçuk’ta sürdürdü. Kariyerinin büyük bir bölümünü ise Türkiye’deki bilimsel çalışmalara adamış ve araştırmalarıyla Türkiye’nin uluslararası alanda arkeolojik açıdan tanıtılmasına da katkıda bulunan Bammer’in ölümünü arkeolog- editör Nezih Başgelen’den öğrendik. Birlikte çalışmalara imza atan Başgelen ile Dr. Anton Bammer’in Ege arkeolojisi ve Efes kazılarındaki rolünü ve yaşamını konuştuk.
Dr. Anton Bammer yaşamını bilime ve arkeolojiye adamış biri. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
1895 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nce başlatılan ve günümüzde de sürdürülen kazı ve araştırmalarla Efes antik kentinin önemli bir bölümü gün ışığına çıkarıldı. Otto Benndorf’un (1838-1907) başkanlığında 1895’te başlayan kazılardan bugüne arkeoloji dünyasının önde gelen pek çok ismi Efes projelerinde görev aldı. Bunlar içinde, 1965 yılında Artemision’un sunağını bulan Dr. Anton Bammer, tüm yaşamını Efes’le özdeşleştirmiş çok değerli bir araştırmacı.
‘MEMMİUS ANITI’
Bammer’ın Efes antik kentinde yaptığı en önemli projesi nedir?
Efes’teki ilk önemli projesi, buradaki “Memmius Anıtı’’nın ayağa kaldırılması sırasındaki teori ve uygulama alanındaki çalışmalarıdır. Bammer daha sonraki çalışmalarını Efes’teki arkeolojik araştırmaları başlatan efsanevi anıta, “Artemision” olarak adlandırılan Artemis Tapınağı’na adadı. Bammer’in bu alandaki ilk başarısı, uzun süre boyunca yeri tespit edilememiş olan tapınak sunağını 1965 yılında keşfetmiş olması. Birkaç yıl sonra, sunağa ait temellerin bütünüyle ortaya çıkarılması amacıyla burada kazılara başlamış ve uzun yıllar titizlikle sürdürmüştür. Ortaya çıkardığı kalıntılarla, antik çağ mimarisinde birçok anıtsal sunağın öncüsü olarak kabul edilen Artemision Sunağı’nın, Arkaik çağlardan beri var olduğu ve MÖ. 4. yüzyılda görkemli bir şekilde yeniden inşa edildiği anlaşılmıştı.
Bammer’ın çalışmaları tarihe önemli keşifler olarak yazıldı diyebilir miyiz?
Artemis Tapınağı’ndaki kazılarını her yıl devam ettiren Bammer, 1973 yılında Hekatompedos’u da keşfederek altar ve tapınak arasındaki alanı araştırmaya başladı. Efes’teki kazılarda geçici olarak kazı yardımcı direktörlüğü ve diğer meslektaşları ile birlikte kazı direktörlüğü de yaptı. “Artemis Tapınağı’nın merkezi tabanı” olarak adlandırılan yerde heyecan verici keşifler yapıldı ve bunun yanı sıra tapınağın erken dönem tarihine ait olup 2. bin yıla kadar geri giden kalıntılar kazılarak ortaya çıkarıldı. Bu bölgede bulunan ve İyon uygarlığının en eski örneği kabul edilen bir erken dönem Peripteros’unun keşfi, önemli bir başarı.
ÜÇ KİTAP…
Anton Bammer, Artemis Tapınağı hakkında üç kitap yayımladı, sizde bu kitaplarda çalışmalar yaptınız? Kitaplardan bahsedebilir miyiz?
Die Architektur des Jüngeren Artemision von Ephesos (Wiesbaden 1972); Das Heiligtum der Artemis von Ephesos (Graz 1984) ve Das Artemision von Ephesos (Mainz 1996, Ulrike Muss ile birlikte). Artemis Tapınağı Sunağı’ndaki kazı ve araştırmalarının sonuçlarını Der Altar des Artemisions von Ephesos adlı eserde 2001’de Viyana’da Ulrike Muss ve Mustafa Büyükkolancı ile birlikte yayımladı. 1988’de basılan Ephesos Stadt and Fluß und Meer adlı kitabında Bammer, Efes ve çevresini “Yeni Arkeoloji” metodu ile yorumlamaya çalıştı. Anton Bammer sadece Efes değil, aynı zamanda klasik arkeolojiyi ilgilendiren çeşitli konular üzerinde de çalıştı. Türkiye ve Yunanistan’da yaptığı seyahatler sırasında geleneksel eski ahşap evleri incelemiş ve 1982 yayımlanan kitabında, bu yapıların ardındaki saklı felsefeyi irdelemeye çalışmıştı (Wohnen im Vergänglichen, Graz 1982). Ayrıca klasik ve ölümsüz taş mimari üzerine de eserleri bulunuyor: Architektur und Dialektik (Mimari ve Diyalektik) ve Die Zähmung des Raumes (Mekanın Evcilleştirilmesi). Bir başka kitabı da Die Rückkehr des Klassischen in die Levante’dir (Klasiklerin Levant’a Geri Dönüşü), Mainz, Zabern 2001.
AYNI ZAMANDA RESSAM…
Yukarı Avusturya’da 1934 yılında doğan Anton Bammer, gençlik yıllarını Linz yakınlarında, Tuna Nehri kıyılarında geçirmiş, 1953 ve 1958 yılları arasında Viyana Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi aldıktan sonra üç yıl mimarlık yapmış. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nde göreve başladığı 1961 yılından bugüne kesintisiz olarak Efes kazı ekibinin daimi üyesi olmuştu. Bunun haricinde jeofizik okumuş ve Efes’in tuğla mimarisi üzerine hazırladığı arkeomagnetik alandaki teziyle doktorluk derecesine yükselmişti. Ayrıca Herbert Boeckl’in öğrencisi olarak bir dönem Viyana Sanat Akademisi’nde ressamlık eğitimi de almıştı.